Eski Datça
Türkiye'deki en yüksek oksijen oranına sahip şehirlerden biri olan Datça'ya vardığınızda, sizi ilk karşılayacak şey Datça'nın yel değirmenleri olacaktır. Ardından, Eski Datça'ya merhaba deyin.
Eski Datça, Datça Yarımadası'nın en değerli yerleşim alanlarından biri olup özellikle tarihinden bugüne değişmeden kalan dokusuyla öne çıkar.
Eski Datça, Datça'nın eski yerleşim alanıdır ve hala Datça'nın köklü esnafının yaşadığı bir yerdir. Yeni şehir daha sonra kurulmuştur, ancak Eski Datça'nın tarihi ve doğal güzellikleri yerel halk ve ziyaretçiler için önemini korumaktadır.
Eski Datça'daki konaklama yerlerinin önemli bir özelliği araç gürültüsünden uzak olmalarıdır. Gününüze Eski Datça'nın efsanevi kahvaltısı ile başlayabilirsiniz. Kahvaltıda, bölgenin doğal ürünlerinden ve Datça'nın ünlü üç "B"sinden ikisi olan bal ve badem bulunmaktadır. Üçüncü "B" balıktır. Bununla birlikte akşam yemeğinde de karşınıza çıkabilir.
Tamamen taş evlerden oluşan Eski Datça, ünlü şair Can Yücel'in burada son yıllarını geçirmesinden dolayı ün kazanmıştır. Onun adı burada bir sokağa verilmiş ve sokak tabelasına bir şiir eklenmiştir.
Korunmuş ve genellikle restore edilmiş taş evler, konutlar, pansiyonlar, restoranlar ve kafeler olarak kullanılmaktadır. Eski Datça her zaman sessiz ve huzurlu bir ortamdır.
Ayrıca Eski Datça'nın 2200 yıllık bir geçmişi de bulunmaktadır, bu da çekiciliğine ve cazibesine başka bir katman eklemektedir.
Datça Yarımadası'nda bulunan buluntular MÖ 2000 civarına dayanmaktadır. Bilinen en eski yerli halk Karyalılardır ve en parlak dönemleri Dorlar dönemindedir. MÖ 1000 civarında, Dorlar Trakya'dan güneye inerek Yunanistan üzerinden bölgeye gelmiş ve Dor uygarlığının merkezi olan Knidos'u kurmuşlardır. Daha sonra Lydia egemenliğine giren Knidos, MÖ 546'da Lidya Devleti'nin Perslere düşmesinin ardından Perslerin egemenliğine girmiştir.
Taşkonak
Eski Datça'nın şirin sokaklarının arasında gizlenmiş Taşkonak, tarihin büyülü dokusundan ilham alınarak yaratıldı. Kapımızdan içeri adım attığınızda, kendinizi zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissedeceksiniz.
Taşkonak, özenle bir evin butik otele dönüştürülmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu yapı, geçmişten günümüze gelen eski yığma taş binaların eşsiz atmosferini büyüleyici bir şekilde yansıtmaktadır.
Mimari tasarımı usta mimar Tülay Özberk'e aittir ve proje Mimar Erdem Köseçioğlu tarafından 2018 yılında uygulanmıştır. Peyzajı ise ünlü mimar Ulaş Erayan tarafından özenle oluşturulmuştur.
Taşkonağın isim babası ve logo tasarımının öncüsü olan Latif Aydın, bu olağanüstü yapıyı kendi vizyonu ve tutkusuyla şekillendirdi. Onun kararlılığı ve titiz çalışmaları, bu büyüleyici konağın eşsiz bir esere dönüşmesini sağladı. Ayrıca, Latif Aydın, 2022 yılına kadar otelin yöneticiliğini de üstlendi.
Ülkü ve Ercan Aydın'ın tasarım görüşleri ve finansal katkılarıyla yenilenen Taşkonak, Eski Datça ve gelecek nesillere bir armağan niteliği taşımaktadır.
Taşkonağın doğal taş duvarları ve rengarenk begonvil çiçekleriyle süslenmiş bahçesinde dolaşırken, kendinizi zarafet ve huzur dünyasında bulacaksınız. Ferah ve konforlu odalarımız size zamanın güzelliğinin ve eşsiz misafirperverliğin hikayesini anlatır.
Kafe ve restoranımızda taze demlenmiş çay ve kahve kokusu rüzgarın fısıltılarıyla birleşirken, Eski Datça'nın mutfak kültüründen bir tat alabilirsiniz. Gün sona erdiğinde, peyzajlı bahçemizin sessizliğinde, doğanın melodisi ile rahatlayabilirsiniz.
Taşkonak sadece bir otel değil, aynı zamanda maceraya açılan bir kapıdır. Datça'nın tertemiz plajlarında ve altın kumlarında keşfe çıkın ya da Eski Datça'nın labirent sokaklarında kaybolun. Her köşe başında keşfedilmeyi bekleyen gizli bir hazineyle karşılaşacaksınız.
Romantik bir kaçamak, aile tatili veya doğanın içinde huzurlu ve keyifli günleri özlediyseniz, otelimiz sizi bekliyor. Gelin, siz de tarihin doğa ile buluştuğu Taşkonağın keyfini yaşayın ve her anın unutulmaz bir yolculuk olduğunu bir kez daha hissedin.